BİR FİLM: MEET JOE BLACK
692 Kere Okundu
O hepimizin
yanıtını bildiği ve bu yüzden de başkasına sormaya gerek duymadığı bir sorudur;ve ne tuhaftır ki, soruyu zaman zaman kendimize iç sesle
sormaktan yine de vazgeçmeyiz: bir gün ölecek miyim?.. İnsanoğlu, bu en trajik duygunun getirdiği
melankolik ruh halinin sınırında, kendisine, kendi dışında bir
"ben" varmışçasına hep aynı bu soruyu sorar ve yanıtını da o an verir: evet! Gece yarısı karanlıkta William Parrish, kalp sıkışması ile
birlikte derinden gelen bir ses duyar:"evet!" Son zamanlarda hemen her
gece duyduğu bu sesin kaynağını
bulmakta başarısız olan Parrish, bir
gece dayanamaz boşluğa konuşur:
"Neye evet?" Yanıt gecikmeden gelir: "kendine sorduğun
soruya." " Ben kendime soru sormuyorum ki" diye devam
eder, Parrish. "Herkes sorar
!" der, gizemli ses. Ve vücuda
gelerek odanın içinde belirir:"Herkes: bir gün ölecek
miyim? der ve bunun yanıtı evet'tir." Ölüm'dür, multimilyarder W. Parrish'in karşısına ansızın
çıkan. "Onu almaya geldiğini"
söyler; ancak gitme zamanı şimdilik belli değildir. O, geleceğindeki kesinlik kadar, ne zaman geleceğindeki
bilinmezlikle vardır. Ölümüyle yan yana gezen bir insan, yaşamında neleri
değiştirir ? Her an öleceğini bilmek, hem de insanın eli ayağı
tutarken, düşüncelerini yılların henüz tarumar edemediği, hafızanın daha
kendisine oyunlar oynamaya başlamadığı
bir dönemde, nasıl bir azap yaratır insanda? Oysa ki yanıtını bildiğimiz
bu soru, kendimize öylesine yakın, hayatımıza öylesine uzaktı. Mezarlıklardan uzaklaşırken, arkada
kalan için bitmiş zaman, bizim zamanımız değildi.. Trajik olan, kaçınılmaz olarak başa gelen ise, o an kaderimizi elimize almanın da zamanıdır. Kaderimiz elimizden kayıp
giderken, o anda daha önce hiç olmadığı kadar gelecek zamanların irademizin, eylemlerimizin hükmü altında olduğunu hissetmek. Ölüm yanı başımızdayken, daha önce hiç olmadığı kadar
yaşamak istemek.. İşte bu, evet buydu,
nefes almanın değerini bile gerçek
anlamıyla fark ettiren şey.
"Kim bu adam?" der, kızı ve kızının
yeni yetme hırslı nişanlısı. "Kim mi?", der Parrish:"arkadaşım! " Peki ismi ne?" Parrish bir an düşünür, ölümün ismi ne olabilir ki?
Herkes ona bir şey der, farklı farklı anılır, metaforlardan en çok payını o
alır. "Joe" der Parrish, Ölüm ise ekler :
"Black".. "Joe Black." Evet farklı kültürlerde ölüme yakıştırılan renk farklı da olsa, o kendisine
"siyah" denmesini isterdi herhalde.
W.Parrish, başında olduğu şirketin büyümek
için başka bir şirketle birleşmesi kararından son anda vazgeçer,
ayda bir kere yasak savarak katıldığı
büyük kızı ile akşam yemeğini her akşam yapmaya karar verir.Çünkü artık yanında
kendisine görünen, kendisi ile dolaşan
"Joe Black" vardır . Yaşamı, ölümü hatırlayarak anlamlandırmak kolay olmasa
gerek.Ama yaşam sonrasındaki hayata dair algılarımızın, bilgilerimizin yetersiziliği karşısında, şair'in dediği
gibi, bir büyük büyü, bozuluncaya kadar boşlukta, ölümden de bir şeyler
umarak"; ama öncelikle içinde
bilincimizle var olduğumuz aşina zamanı
hakkederek yaşamak gerek..
Ölüm, sen bir gerçekliksen o halde şimdi şuna yanıt ver:
"niye varsın?" Dünyanın sınırlı coğrafyasında, sınırlı kaynakların
gerçekliğinde insanın kaçınılmaz sonunun
gerekliliği hemen anlaşılır.Bizden
öncekilerin bize, sevdiklerimize açtığı
yer gibi, arkadan gelecek nesillere açmamız gereken yerin anlamı, zaman zaman
kabullenememe bencilliğimiz zihnimizi kemirse de, ret edemeyeceğimiz bir
olgudur. Ve ayrıca:gülün güzelliği, solmuş gülün varlığından,aşkın gerçek anlamı, bir gün sona erme ihtimalinden ise, dolu dolu geçen bir yaşamın değeri de ölüm var olduğu için.. O halde yaşarken yanımızda gezdirdiğimiz Joe Black'in,
iyi demeye dilimiz varmasa da, kötü
olmayan bir arkadaş olduğu kesin. Joe Black "vakit tamam!" dediğinde, W. Parrish
geride pişmanlık duymayacağı yılların huzuru ile onu takip eder. Artık onun
yaşamı, yazarın dediği gibi:"sadece bir zenginin yaşamı değil, zengin bir
yaşam"a dönüşmüştür.Ve yıllardır ihmal ettiği büyük kızı ile ilişkilerini
düzeltirken, küçük kızının da ileride çözmekte zorlanacağı, içinde aşk olmayan
ilişkisi evliliğe dönüşmeden
sonlanacaktır. Sorunun yanıtı bu kadar kesinse, hepimizin yanında
gezdirdiği bu şey bize görevini
sonlandırmadan nasıl yardım etmeli? Madde
hareket demekse ve her madde
karşıtına dönüşürken, canlı olanda
er ya da geç yok oluyorsa, ölümün karanlığı duygu ve düşüncelerimizde olumluluğa dönüşebilir mi? W.Parrish'in
"gitme vakti" ironik bir şekilde doğum gününün kızıl sabahındadır. Bu
ölümün karşıtı olan yeni bir doğumun habercisi olabilir mi? Yönetmenliğini Martin Brest'in yaptığı 1998 tarihli "Meet Joe Black" filminde,
kendisine verilen ünvanı sonuna kadar hakkeden, Sir Anthony Hopkins
"Parrish" rolüyle gene
hafızalarda yer ediyor. Brad Pitt ise "Joe Black" rolünde genç
kızlara:"ölüm gelirse böyle
gelsin" dedirtecek kadar albenili. Geçmiş zamanların bilinebilirliğini, gelecek zamanların
belirsizliğinde temize çekmek isteyenler, filmden aradığını bulmuş
şekilde ayrılacaktır."Meet Joe Black" temasına uygun müziklerinin
yarattığı anlam ile yıllar sonra bir kez
daha izlenebiliyor. Sahi, siz yanınıza bakınca onu görüyor musunuz? Eğer görüyorsanız, yarın yaşamınızda neleri
değiştirirdiniz? Yanımdaki arkadaşa gülümsüyorum..
(Mahur Özmen)
|
» Aktif Ziyaretçi: 1 | » Bugün Gelen: 63 | » Toplam Ziyaretçi: 119114 | » Bu sitemizi ziyaretiniz |